İngilizce içindeki than ne anlama geliyor?
İngilizce'deki than kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte than'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki than kelimesi -den daha, -dan daha, kıyasla daha, -den daha iyi olmak, hiç yoktan iyi olmak, -den farklı, söylemesi kolay (yapması zor), çok daha fazla, çok daha fazlası, -den daha hızlı, -den daha çabuk, daha az, daha az, çoğu zaman, daha çok, her şeyden çok, her şeyden çok, gereğinden fazla, çok olmak, her zamankinden daha çok, birden çok sayı, birden fazla, -den önce, hemen geliyor, başkası değil, (ondan, vb.) başka birşey değil, dışında, haricinde, bundan başka, -mektense, -maktansa, -den ziyade, işler, vb. göründüğü gibi değil/bu işin içinde başka bir iş var, daha kötü, -den daha kötü, -den daha kötü, daha genç anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
than kelimesinin anlamı
-den daha, -dan dahaconjunction (in a comparison) (kıyas) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) She is smarter than he is. I think it's a lot easier to understand Portuguese than to speak it. Ondan daha zekidir. |
kıyasla dahapreposition (in a comparison) My new car is a lot faster than my old one. |
-den daha iyi olmakexpression (superior to) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hiç yoktan iyi olmakadjective (a small gain) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I hate soup, but it is better than nothing since I am hungry. |
-den farklı(mainly US, colloquial (different from) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
söylemesi kolay (yapması zor)adjective (difficult to do) Losing weight is easier said than done. |
çok daha fazlapreposition (a much greater quantity than) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The Chinese army has far more than a few thousand soldiers. |
çok daha fazlasıexpression (to a much greater degree than) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) After she cheated on him, Mike was far more than just mad at her. |
-den daha hızlı(able to move more quickly than) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Superman is faster than a speeding bullet. |
-den daha çabuk(less time-consuming than) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ian mostly eats ready-meals because they are faster than cooking from scratch. |
daha azadjective (not as many as) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We have less than ten places available for students. |
daha azadjective (not as much or as great as) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) She ate less than her brother. Five is less than seven. |
çoğu zamanadverb (usually) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Our children's clothes are, more often than not, made in China. |
daha çokpreposition (a greater number or amount than) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The other team wanted to win the game more than we did. |
her şeyden çokadverb (above all) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) More than anything, Nina wanted to train to become a pilot. |
her şeyden çokadverb (above everything else) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tim is interested in learning many foreign languages, but more than anything he wants to be able to speak Japanese. |
gereğinden fazlanoun (plenty) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) It's unfair that some people are poor and starving while others have more than enough. |
çok olmakexpression (plenty of [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Please join us for dinner; there's more than enough food. Against Greece, the team had more than enough of the ball, but could not score a goal. |
her zamankinden daha çokadverb (to the greatest extent so far) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Your adventure stories make me want to travel more than ever. After spending the weekend with him I like him more than ever. |
birden çok sayınoun (a number greater than one) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He says he has only had one beer, but the way he is behaving, it looks like he's had more than one. |
birden fazlaadjective (greater than one: of [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We will need more than one table as there are 12 people coming to dinner. |
-den öncepreposition (on or before, by) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Full payment must be received no later than two weeks before the start of the course. Rooms must be vacated no later than midday. |
hemen geliyorexpression (I will do it immediately.) No sooner said than done; one sandwich coming up. |
başkası değilexpression ([sb] well known) (birisinden) We have with us today a man we all know, none other than the champion racer of the entire league. |
(ondan, vb.) başka birşey değilexpression (actually, in fact) Some Americans think government oversight of health care is nothing other than socialism. |
dışında, haricinde(apart from) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There were no applications, other than the internal ones received earlier. Other than a couple seated at a table by the window, the restaurant was deserted. |
bundan başkaexpression (apart from this, otherwise) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
-mektense, -maktansaconjunction (in preference to) I'll have wine rather than beer with my dinner. If you have a problem at school, it's worth speaking to your teacher rather than keeping quiet about it. |
-den ziyadeconjunction (in contrast to) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) The movie is more of a thriller rather than a horror film. |
işler, vb. göründüğü gibi değil/bu işin içinde başka bir iş varexpression (This is not what it seems.) The carpet's wet – there's more to this than meets the eye. |
daha kötü(not as well as) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You can't possibly sing worse than me. |
-den daha kötü(more onerous in comparison) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This project is worse than the last one. |
-den daha kötü(more unskillful in comparison) (beceri anlamında) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That player is worse than me. |
daha gençexpression (not as old as) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) All of my siblings are younger than me. |
İngilizce öğrenelim
Artık than'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
than ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.