İngilizce içindeki its ne anlama geliyor?
İngilizce'deki its kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte its'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki its kelimesi kendi, -dır, -dir, -dur, -dür, -du, -du, -dı, -di, zamanından önce, vaktinden önce, zamanından önce, vaktinden önce, görünüşe aldanma, yeri olmak, bütünü ile, bütünüyle, başlangıç aşamasındaki, kendince, kendine göre, yerine, yerine, (makina, vb.) çok eski/bozulmaya yüz tutmuş olmak, son günlerini yaşamak, kendi başına, tüylerini kabartmak, olumsuz etkilemek, yerini almak, ağırlığınca altın etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
its kelimesinin anlamı
kendipronoun (thing belonging to it) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A dog should always sleep in its own bed. |
-dır, -dir, -dur, -dürcontraction (colloquial, abbreviation (it is) It's almost time for us to leave. |
-du, -du, -dı, -dicontraction (colloquial, abbreviation (it has) It's been a difficult year for the whole family. |
zamanından önce, vaktinden önceadverb (prematurely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The baby was born before its time. |
zamanından önce, vaktinden önceadverb (precociously) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Parents should not try to force a child to walk before its time. |
görünüşe aldanmainterjection (proverb (appearances can be deceptive) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) She definitely looks trustworthy, but don't judge a book by its cover. |
yeri olmakverbal expression (be appropriate on occasion) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Meat has its place in a healthy diet, but reducing the amount consumed has additional benefits. |
bütünü ile, bütünüyleadverb (completely, wholly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He read the book, in its entirety, during the journey. |
başlangıç aşamasındakiadverb (figurative (in its early stages) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In that country, democratic institutions are still in their infancy. |
kendince, kendine göreadverb (uniquely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Every Greek island is, in its own way, unique. |
yerineadverb (in appropriate location) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The burglar put the bracelet back in its place. |
yerineadverb (formal (in place of [sth]) (bir şeyin) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I took out the old lightbulb and put in a new energy-efficient bulb in its stead. |
(makina, vb.) çok eski/bozulmaya yüz tutmuş olmak, son günlerini yaşamakadverb (figurative, informal (about to fail) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) That old car is on its last legs. |
kendi başınaadverb (alone, without accompaniment) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) This rice needs some added flavor; on its own it's bland. The bear cub was on its own after its mother was killed. |
tüylerini kabartmaktransitive verb (bird: erect feathers) (kuş) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The frightened bird ruffled its feathers. |
olumsuz etkilemekverbal expression (figurative (have a negative impact) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Stress has really taken a toll on David's health lately. |
yerini almakverbal expression (serve the same purpose) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I knew so much about my job that nobody could take my place. Digital TV has largely taken the place of analog. |
ağırlığınca altın etmekadjective (figurative (very useful) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you use the internet much, a broadband connection is worth its weight in gold. |
İngilizce öğrenelim
Artık its'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
its ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.