Fransızca içindeki y ne anlama geliyor?
Fransızca'deki y kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte y'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki y kelimesi içeriye, içeri, oraya, Y harfi, özel, muhtemel, olası, güneşli, bilgili, haberdar, esrarengiz bir şekilde, yavaş, yavaş ol, acele etme/kendini yorma, gidelim, hadi gidelim, çok karışık/karmakarışık şey, başlamak, soru sormaya başlamak, y kuşağı, y jenerasyonu, tavuk sırtının iki yanındaki et, gebermek, nalları dikmek, mortu çekmek, tahtalı köyü boylamak, tatlı dilli, sisli, puslu, sisli, ya biri ya öbürü, azalan, iki taraf için de kazançlı, önce, evvel, o yere/o şeye, oraya/ona, uzun zaman önce, çok zaman önce, uzun bir süre önce, bir süre önce, hakikaten de, sahiden de, beklendiği gibi, uzun zaman önce, uzun zaman önce, yıllar önce, yıllar evvel, şüphesiz, kuşkusuz, bir süre önce, (olacağı, vb.) kesin/belli, itiraz yok, aması maması yok, lamı cimi yok, işler, vb. göründüğü gibi değil/bu işin içinde başka bir iş var, ne var, var, var, haydi yap, kıyas kabul etmez, olmaz, hayatta olmaz, unut gitsin, şüpheniz olmasın, kuşkunuz olmasın, bir şey değil, gitmem lazım, gitmem gerek, çıkıyorum, işe bak, bir şey değil, zor iş, en iyi şey, meşru hedef, dahil, da dahil, da dahil olmak üzere, bilgili olmak, işe girişmek, (işi) yapmaya başlamak, başlamak, bir daha düşünmek, gidip yapmak, işini, vb. iyi bilmek, açık söylemek, açık konuşmak, yabancısı olmamak, üzerine düşeni yapmak, içine kurt düşmek, kuşkulanmak, doğru yapmak, ayrılmak, terketmek, gitmek, gitmek/ayrılmak/yola çıkmak, arabayla gitmek, otomobille gitmek, planlandığı gibi yapmak, tükenmek, kendini derslerine vermek, zamanında yapılmamış, iyi eğitim görmüş, tahsilli, çok okumuş, bilgili, habersiz, bilgili, tipik olarak, tipik tarzda, her zamanki gibi, aldatıcı bir şekilde, davetsiz olarak, şüphesiz, kuşkusuz, oldu, tamam, peki, olamaz, hadi ya, yok ya, defol git, olasılık, ihtimal, başarılı olmak, işe koyulmak, üstesinden gelmek, bitirmek, işe koyulmak, bilgili, bilgi sahibi, bir sakıncası yok, işte böyle, çek git, unut gitsin anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
y kelimesinin anlamı
içeriye, içeriadverbe (endroit) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) J'y vais. Est-ce que tu viens aussi ? |
oraya
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
Y harfinom masculin invariable (lettre de l'alphabet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Combien y a-t-il de Y dans « mystifier » ? |
özel(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cette fille croit qu'elle est la meilleure. |
muhtemel, olası
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est probable qu'il vienne avec nous. |
güneşli(journée) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous n'avons pas encore eu de journée ensoleillée ce mois-ci, seulement des nuages et de la pluie. |
bilgili, haberdar(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Larry est un homme éclairé et son opinion compte. |
esrarengiz bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
yavaş, yavaş ol, acele etme/kendini yorma
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
gidelim, hadi gidelim(sans autre verbe) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Tu es prêt à partir ? Allons-y ! |
çok karışık/karmakarışık şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
başlamak(işe, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On ferait mieux de commencer avant qu'il fasse noir. |
soru sormaya başlamak(tutoiement) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) – Monsieur, est-ce qu'on pourrait vous poser quelques questions ? – Mais bien sûr, allez-y ! |
y kuşağı, y jenerasyonu(anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tavuk sırtının iki yanındaki etnom masculin (morceau de volaille) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
gebermek, nalları dikmek, mortu çekmek, tahtalı köyü boylamak(familier : mourir) (argo) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
tatlı dilli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'homme qu essayait de draguer au bar trouvait clairement qu'il était vraiment charmant (or: qu'il savait y faire). |
sisliadjectif (léger brouillard) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kate faisait du vélo dans la matinée brumeuse. |
puslu, sisli(hava) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le temps était brumeux ; Jim n'arrivait même pas à voir les maisons au bout de la rue. |
ya biri ya öbürülocution adjectivale Le problème est souvent présenté comme une proposition où il n'y a que deux choix possibles : soit on accepte avec enthousiasme la technologie, soit on est en retard sur son temps. |
azalan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il faut que j'aille à l'épicerie parce qu'il ne reste plus de lait. |
iki taraf için de kazançlılocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
önce, evvel(dans le temps) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je suis allé à la banque il y a trois jours. Bankaya üç gün önce gittim. |
o yere/o şeye, oraya/ona(resmi dil) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
uzun zaman önce, çok zaman önce, uzun bir süre önceadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il y a longtemps, mes ancêtres ont investi ces terres. |
bir süre önceadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) J'étais un bon joueur de basket... mais c'était il y a un certain temps. |
hakikaten de, sahiden delocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Comme on pouvait s'y attendre, le chat est réapparu quand nous nous sommes mis à table. |
beklendiği gibi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Comme on pouvait s'y attendre, les cultures ont fané à cause de la sécheresse. |
uzun zaman önce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il y a longtemps, toutes ces montagnes étaient des volcans. |
uzun zaman öncelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Julie a commencé à apprendre la guitare (il y a longtemps) dans les années soixante. |
yıllar önce, yıllar evvellocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je t'ai apporté une bonne bouteille de vin que j'avais achetée il y a des années, et conservée soigneusement à la cave. |
şüphesiz, kuşkusuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est sans conteste le meilleur gâteau que j'aie jamais goûté. |
bir süre önceadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il y a quelque temps, je suis allé en vacances à Cancun. |
(olacağı, vb.) kesin/belli
Les gens vont faire la queue pour ces tickets : il n'y a pas de doute. |
itiraz yok, aması maması yok, lamı cimi yok
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
işler, vb. göründüğü gibi değil/bu işin içinde başka bir iş var
|
ne var
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Sarah avait l'air triste alors je lui ai demandé : « Ça va ? » |
var(tekil) Il y a une banque de l'autre côté de la rue. |
var(çoğul) Il y a quinze hommes dans ce bureau et seulement trois femmes. |
haydi yap
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Tu veux acheter une nouvelle voiture ? Alors je dis "vas-y"! |
kıyas kabul etmez(gayri resmi) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) En ce qui concerne les voitures, je préfère une Porsche, sans hésitation (or: y'a pas photo). |
olmaz, hayatta olmaz(familier, jeune) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
unut gitsin(populaire) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Si tu penses que je vais encore faire la vaisselle pour toi ce soir, tu peux te gratter ! |
şüpheniz olmasın, kuşkunuz olmasın
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) C'est un homme malfaisant, cela ne fait aucun doute (or: il n'y a pas de doute là-dessus). |
bir şey değil
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
gitmem lazım, gitmem gerek
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Désolée,il faut que j'y aille, mon taxi est là. |
çıkıyorum(assez familier) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Je sais que je suis en retard pour le déjeuner. J'y vais. |
işe bak
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
bir şey değil
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) A: Merci d'avoir lavé ma voiture. B: Pas de problème (or: Pas de souci) ! |
zor iş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
en iyi şeynom masculin (bir şeyin yerine geçen) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
meşru hedef(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'humoriste voyait tout et tout le monde comme des proies rêvées (or: proies idéales) pour ses blagues. |
dahil, da dahil, da dahil olmak üzere
Nous allons tous au magasin, y compris les enfants. Çocuklar da dahil olmak üzere hepimiz mağazaya gidiyoruz. |
bilgili olmak(un peu familier) (bir konuda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
işe girişmek(familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(işi) yapmaya başlamak(gündelik dil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il faut qu'on s'y mette si on veut avoir une chance de finir aujourd'hui. |
başlamakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si on n'y va pas maintenant, on va être en retard. |
bir daha düşünmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a laissé en plan ce qu'il faisait et est parti avec elle sans y réfléchir à deux fois. |
gidip yapmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si tu penses que tu peux faire un meilleur boulot, alors, vas-y ! |
işini, vb. iyi bilmekverbe pronominal (familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ma prof s'y connaît en histoire : elle a réponse à tout ! |
açık söylemek, açık konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le PDG a été direct : « L'entreprise doit changer ou en subira les graves conséquences. » |
yabancısı olmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
üzerine düşeni yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
içine kurt düşmek, kuşkulanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu dis que tu ne m'as pas volé mes gâteaux, mais moi, je dis qu'il y a anguille sous roche. |
doğru yapmaklocution verbale (bir şeyi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si tu n'y arrives pas, laisse tomber. |
ayrılmak, terketmek, gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu ferais mieux d'y aller. Il est tard. Geç oldu. Artık gitsen iyi olur. |
gitmek/ayrılmak/yola çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il se fait tard, je vais y aller. |
arabayla gitmek, otomobille gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si nous prenons le train, nous n'aurons pas à y aller en voiture et à nous retrouver dans les embouteillages. |
planlandığı gibi yapmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Finalement, je ne peux pas venir ce week-end, mais ne t'en fais pas, vas-y sans moi. |
tükenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il n'y a plus de lait, peux-tu aller en acheter ? |
kendini derslerine vermekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu ferais mieux de te mettre au travail (or: de t'y mettre), ou bien tu ne seras jamais diplômé. |
zamanında yapılmamış(mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'amélioration du système ferroviaire national est une initiative qui n'a que trop tardé. |
iyi eğitim görmüş, tahsilli, çok okumuş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Bien qu'il soit techniquement un historien de la Renaissance, l'intellectuel s'y connaît beaucoup en histoire médiévale. |
bilgili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ne t'inquiète pas pour Melanie ; c'est une jeune femme maligne (or: futée). |
habersizlocution verbale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce n'est pas à moi qu'il faut demander ça, je n'y connais rien aux bébés ! |
bilgili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le chercheur possédait de solides connaissances sur le cycle de vie de la bactérie E. coli. |
tipik olarak, tipik tarzda, her zamanki gibiadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Comme à son habitude, elle arriva en retard avec une excuse bizarre. |
aldatıcı bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ma voiture est moins petite qu'elle n'y paraît (or: plus grande qu'il n'y paraît). Nous y tenons à six facilement. |
davetsiz olaraklocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şüphesiz, kuşkusuz
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il ne fait aucun doute que (or: il n'y a pas de doute sur le fait que) de nombreux citoyens n'apprécient pas de payer des impôts. |
oldu, tamam, peki
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) « Tu veux essayer le nouveau restaurant chinois ? » « D'ac ! » |
olamaz(assez familier) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Jane se marie ? Pas possible ! Je pensais qu'elle resterait à jamais célibataire. |
hadi ya, yok ya(familier) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
defol git(un peu familier) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Il commençait à m'énerver, alors je lui ai dit de ficher le camp. |
olasılık, ihtimal
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quelles sont les chances que Colin soit déjà bourré quand on arrivera au pub ? |
başarılı olmakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu peux y arriver si tu essayes. |
işe koyulmak(un peu familier) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il faut que je m'y mette et que je plante les graines. |
üstesinden gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après qu'elle soit devenue aveugle, il lui a fallu beaucoup de temps pour apprendre à se débrouiller sans rien voir. |
bitirmek(changement de sujet) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous devons aller faire les courses car il ne reste plus de sachets de thé. |
işe koyulmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu ne devrais pas te mettre à réparer la table qui est cassée ? |
bilgili, bilgi sahibi(un peu familier) (bir konuda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lisa s'y connaît en histoire américaine : elle a eu un A+ à sa dissertation. |
bir sakıncası yoklocution verbale A : Maman, je peux dormir chez Jess ce soir ? B : Je n'y vois aucun inconvénient (or: aucun problème). |
işte böyle(argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Je viens d'installer cette application et ça y est ! Tu peux vérifier la définition de n'importe quel mot de ton livre numérique. |
çek gitinterjection (familier) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
unut gitsin
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
Fransızca öğrenelim
Artık y'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
y ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.