Fransızca içindeki se ne anlama geliyor?
Fransızca'deki se kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte se'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki se kelimesi GD, Se, (kendi) kendileri, kendilerini, kendilerine, kendi, kendisi, birbiri, kendini, kendisini, kendini, kendisini, yanlış, hasta, rahatsız, hareketli, hareket edebilen, hareket edebilir, dikkat çekici, bir çok işe uygun, birden fazla kullanım alanı olan, gerekli olmayan, gereksiz, elzem olmayan, vazgeçilebilir, hasta, rahatsız, haksızlığa uğramış, başıboş dolaşan, çok, endişesiz, hiç eksilmeyen, soğukkanlı, biraz hasta, kendini beğenmiş, habersiz, hakkıyla, layıkıyla, gerektiği gibi, eğlence, keyif, aşırı yemek yeme, (arabayı, vb.) park etme, yürüyüş, yürüme, bulunduğu/olduğu yer, kör bağırsak, apendiks, intihar, kendini öldürme, kürtaj, hamileliğe/gebeliğe son verme, (şakacı) konuşma, sohbet, öç alma, intikam alma, bozuk/bozulmuş/ziyan olmuş ürün, alem, perma, sarılıp öpüşme/sevişme, olan biten, kavga, hemcins birlikteliği, dinlenme, dinlenme, kapısını aşındırmak, layığını bulduğunu görmek, büyük konuşmak, büyük söylemek, yürüyerek gitmek, savunmak, yerine oturmak, tutmak, gülmek, kabullenmek, kabul etmek, hareket etmek, çevrilmek, akmak, seçim yapmak, genişlemek, yayılmak, genleşmek, iyileşmek, şifa bulmak, çömelmek, çömmek, sertleşmek, katılaşmak, diz çökmek, azalmak, eksilmek, birleşmek, karışıp birleşmek, küçülmek, bağdaş kurmak, bağdaş kurup oturmak, solmak, kurumak, kötüleşmek, fenalaşmak, kötüye gitmek, daha kötü olmak, sağlığına kavuşmak, iyileşmek, kabul etmemek, reddetmek, bozulmak, kötüleşmek, kötüye gitmek, yutkunmak, (romantik bir şekilde) öpüşmek, hızla gitmek/koşmak, kararsız olmak, kararsız kalmak, gezinmek, dolaşmak, (korkudan) sinmek, buharlaşmak, yuvarlanmak, şikayet etmek, seğirtmek, ayağını sürümek, yana yatmak, iyileşmek, sırayla yapmak, kızmak, öfkelenmek, uyuşturucu almak/kafayı dumanlamak, kopmak, gücü tükenmek, boş gezinmek, süzülmek, ile ilgili olmak, ile alâkalı olmak, -e ilişkin olmak, dair olmak, (giysi) giymek, tazelemek, olmak, meydana gelmek, paramparça olmak, belli olmak, suyu çekilmek, gitgide azalmak, çekip gitmek, yuvarlanmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
se kelimesinin anlamı
GD(sud-est : rose des sables, boussole) (Güneydoğu, kıs.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tim a marqué SE sur la carte. |
Seabréviation (sélénium) (kimya: selenyum sembolü) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(kendi) kendileri, kendilerini, kendilerinepronom (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Ils se sont servis directement au buffet. |
kendi, kendisi
(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Kadın düşerek kendini (or: kendisini) incitti. |
birbiri
(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Ils se soutiennent toujours quand les choses vont mal. |
kendini, kendisinipronom (réfléchi) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Personne ne devrait se considérer comme parfait. |
kendini, kendisinipronom (eril) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Hier, il s'est lavé dans la baignoire. |
yanlış(réponse,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est une mauvaise réponse. |
hasta, rahatsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je ne peux pas venir au bureau aujourd'hui, je suis malade. Maria a amené le chiot malade chez le vétérinaire. |
hareketli, hareket edebilen, hareket edebilir(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Richard faisait beaucoup d'exercice pour pouvoir rester mobile une fois vieux. |
dikkat çekici
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bir çok işe uygun, birden fazla kullanım alanı olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
gerekli olmayan, gereksiz, elzem olmayan, vazgeçilebilir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hasta, rahatsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
haksızlığa uğramış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
başıboş dolaşan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
endişesiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hiç eksilmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
soğukkanlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
biraz hasta(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je pense qu'elle a attrapé la grippe : elle a l'air patraque. |
kendini beğenmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle était très snob : elle pensait qu'elle était meilleure que tout le monde. |
habersiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hakkıyla, layıkıyla, gerektiği gibiadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous sommes à la recherche de candidats dûment qualifiés pour ce poste. |
eğlence, keyif
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les jeux vidéo sont son divertissement favori. Düzenlenen eğlenceye (or: ağırlamaya) pek çok misafir sanatçı katıldı. |
aşırı yemek yeme(populaire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai souvent tendance à me faire un gueuleton tard le soir en me disant que je vais démarrer un régime le lendemain matin. |
(arabayı, vb.) park etme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yürüyüş, yürüme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Marcher fait économiser de l'argent sur le prix du bus ou sur l'essence et c'est aussi un bon exercice. |
bulunduğu/olduğu yer(birşeyin/birisinin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La police recherche des informations pour déterminer son emplacement. |
kör bağırsak, apendiks(Anatomie) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Shelly a été opérée suite à une rupture de l'appendice. |
intihar, kendini öldürme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'enquêteur a déterminé que la cause de la mort de l'homme était le suicide. |
kürtaj, hamileliğe/gebeliğe son verme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ces dernières années, il est devenu de plus en plus difficile de recourir à l'avortement. |
(şakacı) konuşma, sohbet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Si tu passais moins de temps à plaisanter (or: à échanger des plaisanteries), tu abattrais plus de travail. |
öç alma, intikam alma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
bozuk/bozulmuş/ziyan olmuş ürün
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
alem(familier) (çok yemek/içmek) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
perma(saç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sarılıp öpüşme/sevişme(populaire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
olan biten
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les voisins avaient signalé des activités étranges dans la maison. |
kavga
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Marie ne parle plus à Sarah, elles ont eu une dispute. |
hemcins birlikteliği(France : pacte civil de solidarité) (evlilik olmaksızın) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est de la discrimination pure et simple de dire que nous pouvons signer un PACS mais que nous ne pouvons pas nous marier. |
dinlenme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dinlenme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tondre la pelouse m'a épuisé. Je pense que je vais me reposer un peu avant de préparer le dîner. |
kapısını aşındırmakverbe intransitif (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si tu disposes d'une bonne idée, les investisseurs vont affluer à ta porte. |
layığını bulduğunu görmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
büyük konuşmak, büyük söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il fanfaronne, mais en fait il n'est pas très bon golfeur. |
yürüyerek gitmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
savunmak(birisini) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yerine oturmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a fallu du temps pour que la nouvelle organisation se mette en place. |
tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le cheval refusait de bouger alors j'ai saisi les rênes et j'ai tiré. |
gülmek(familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On ne voulait pas le vexer, c'était pour rigoler. |
kabullenmek, kabul etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
hareket etmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Si tu arrêtes de bouger, la guêpe te laissera tranquille. |
çevrilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La tête de l'homme tourna et il me vit. |
akmak(sıvı olarak hareket) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) L'eau coulait du bain. Su küvetten dışarı aktı. |
seçim yapmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) J'ai tellement de favoris qu'il est difficile de choisir (or: se décider). |
genişlemek, yayılmak, genleşmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La levure fait gonfler le pain. Maya, ekmek hamurunun genişlemesini sağlar. |
iyileşmek, şifa bulmak(blessure) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La fracture devrait guérir au bout de six semaines environ. |
çömelmek, çömmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
sertleşmek, katılaşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) En refroidissant, la lave durcissait pour se transformer en pierre. |
diz çökmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ben s'est agenouillé et a regardé sous la table. |
azalmak, eksilmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La pluie a diminué après quelques minutes donc Tom a décidé de rentrer à pied. |
birleşmek, karışıp birleşmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
küçülmek(vêtement) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Mon pull a rétréci au lavage. |
bağdaş kurmak, bağdaş kurup oturmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Daisy était assise dans une chaise longue et Tim est venu s'accroupir à côté d'elle. |
solmak, kurumak(bitki) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Evelyn a oublié d'arroser ses plantes d'intérieur et elles ont fané. |
kötüleşmek, fenalaşmak, kötüye gitmek, daha kötü olmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le bouton sur le visage de Dan a empiré : elle est énorme maintenant. |
sağlığına kavuşmak, iyileşmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il lui faudra environ deux semaines pour récupérer de sa blessure. |
kabul etmemek, reddetmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ma mère a rechigné quand j'ai suggéré qu'elle devrait arrêter de conduire à cause de sa mauvaise vue. |
bozulmak, kötüleşmek, kötüye gitmek(sağlık, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
yutkunmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Sue a dégluti en entendant son nom être appelé pour l'entretien. |
(romantik bir şekilde) öpüşmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Genevieve a surpris ses deux meilleurs amis en train de s'embrasser. |
hızla gitmek/koşmak(familier) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Tu vas être en retard à l'école, alors file ! |
kararsız olmak, kararsız kalmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Elizabeth hésite toujours avant d'agir. |
gezinmek, dolaşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
(korkudan) sinmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
buharlaşmak(courant) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
yuvarlanmak(dans du sang) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
şikayet etmek(familier) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
seğirtmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
ayağını sürümek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yana yatmak(hızla giderken) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
iyileşmek(yara) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
sırayla yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kızmak, öfkelenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je m'énerve quand les gens sont impolis et odieux. |
uyuşturucu almak/kafayı dumanlamak(familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu peux planer en sniffant de la colle, mais cela peut te tuer. |
kopmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un des boutons du manteau de Chloe était tombé (or: s'était détaché). |
gücü tükenmek(mécanisme) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
boş gezinmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Comme je n'avais rien à faire, j'ai décidé de flâner en ville. |
süzülmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La fuite a filtré jusque chez le voisin du dessous et a fait une auréole à son plafond. |
ile ilgili olmak, ile alâkalı olmak, -e ilişkin olmak, dair olmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Limitez votre discussion aux faits qui concernent l'affaire. |
(giysi) giymek(un vêtement) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Donne-moi une minute pour enlever mes vêtements de travail et enfiler une tenue plus confortable. |
tazelemek(hafıza, bilgi, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
olmak, meydana gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'idée de Dave de monter son propre commerce est arrivée après la perte de son emploi. |
paramparça olmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La digue a rompu sous la pression de l'eau. |
belli olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Même s'il a essayé de rester calme quand le voleur a sorti son arme, sa peur transparaissait dans sa main qui tremblait. |
suyu çekilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
gitgide azalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La pièce devenait de plus en plus sombre au fur et à mesure que la flamme de la bougie diminuait (or: faiblissait). |
çekip gitmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Partir au milieu d'une conversation est quelque chose qu'il fait tout le temps. |
yuvarlanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les enfants adorent rouler dans l'herbe. |
Fransızca öğrenelim
Artık se'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
se ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.